YURTTA CORONA, CİHANDA CORONA!

YURTTA CORONA, CİHANDA CORONA!

Dr. Uğur Gençoğlu

İlk olarak  2019 yılının Aralık ayında Çin’in Hubei eyaletinin en büyük şehri Wuhan’da (Nüfus: 11 milyon) görülen ve bu sebeple Covid-19 olarak adlandırılan bulaşıcı hastalık iki yıl boyunca dünyayı kastı kavurdu. İki ay kadar sonra Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) nün covidi dünyayı etkileyen bir salgın hastalık (pandemi) kabul ettiğini ilan etmesiyle birlikte süreç sadece sağlık yönüyle değil aynı zamanda ekonomik,sosyolojik, psikolojik etkileri olan küresel bir mesele halini aldı. 

Bu pandemide bugün itibarıyla geriye dönüp baktığımızda cevabını bulmamış pek çok soru, aydınlığa kavuşmamış bir çok taraf var. Hastalık  ilk çıktığı günlerde Çin’den sokaklarda düşüp ölen insan görüntüleri geliyordu. Sonra bu görüntülere ihtiyaç mı kalmamıştı ki aniden kesildi…. Kentin çoğu insanın iğrenme hissini ayağa kaldıran yabanıl hayvan pazarı görüntüleri eşliğinde hastalığın buradan çıkmış olabileceği konuşuldu.Hastalığın taşıyıcısı olan, yarasa yiyen yılanı tüketen insanın enfekte olmasıyla çıktığı iddia edildi.

Öte yandan virüsün bir labaratuvar çalışması olduğu iddia edildi. ABD’de 2020 Kasım ayında yapılan seçimleri kazanan ve 2021 yılının ilk ayında göreve başlayan Biden’den önceki başkan Trump‘ın DSÖ ile beraber suçladığı Çin hakkında çok şey söylendi. Aynı şekilde Çin de ABD yi suçladı. O kadar ki ülkelerine gelen ABD askerlerinin kasıtlı olarak hastalığı Çin’e taşıdığını iddia ettiler. Gizli bir laboratuarda DNA’sı sentezlenip insan eliyle vücuda getirilen yeni bir mikroorganizma türü olduğundan bahsedildi. Çünkü bu; coronavirüs ailesinin ilk kez karşılaşılan yeni bir ferdi idi.

Virüsler zaten haklarında az şey bilinen mikrop idiler. Dolaysıyla bakteriyel hastalıkların aksine virütik hastalıkların kesin tedavileri hususunda da çok ilerleme sağlanabilmiş değildi. Bu hastalıkta da pek çok bilinmezle karşı karşıya kalındı ve bilim adamları neredeyse hergün değişen açıklamalar yapmak durumunda kaldılar. Tv ekranlarında görülen uzmanların söylediği muğlak ve muallak şeyler halkın kafasını karıştırmasına,bilgi karmaşası yaşanmasına rağmen bu ilginç ve bir o kadar da korkunç hastalık bilgi edinmek amacıyla ilgiyle takip edildi.

Sağlık Bakanlığı tedbir olarak hastalığın görüldüğü ülkelerle ulaşımı iki yönlü olarak kesti. Önce Çin’le beraber beş ülkeyle başlayan bu kısıtlama ülke sayısı arttırılarak genişledi. Her şeye rağmen 11 Mart’ta (2020) ilk vakanın görüldüğü açıklandı. Halbuki o sıralarda görev yaptığım Arnavutköy Devlet Hastahanesinde bu tarihten bile önce doktor arkadaşlarımız özellikle Akciğer grafilerinde görülen buzlu cam manzarası ile septom gösteren hastalara bu moda teşhisi koymakta tereddüt etmiyorlardı.

O tarihten sonra hastahanelerde olağanüstü tedbirlere geçildi. Sağlık personelinin izinleri kaldırıldı.Hastalarla direk temas içinde olan ve savaşta en ön safta bulunan bu insanlar fedakarâne çalıştılar.Hastalığa yakalanma durumunda ağır seyretme ihtimalinden dolayı kronik rahatsızlığı olanlara ise idari izin verildi.Covid-19 teşhisi alan hastalar için ayrı klinikler oluşturuldu. Genellikle ateş ,öksürük ve nefes darlığı belirtileri olan bu hastalardan başka hastalara bulaşmasın diye izole ediliyor yanlarına refakatçi bile alınmıyordu.

Hastanelerde Covid hastalarına yer açmak için diğer bölüm hastalarına ayrılan yerler azaltıldı.Acil ameliyatlar dışında ameliyatlar durdu. Öncelik Corona ile mücadeleye verildi.

PCR testi ağız ve burun sürüntü materyalinin test cihazında belli bir döngüye tabi tutulmasıyla pozitif çıkmasıyla teşhis konuyordu.

Çok sonra bu testin mucidinin; bu hastalığın teşhisi için kullanılamayacağını açıklamasına rağmen kullanılmaya devam etti. Hatta uçak,tren yolculuklarına bazı toplantı ve etkinliklere katılmada negatif test ibraz etme şart koşuldu. Yine test hakkında uygulanan döngü sayısının 30- 40 olması gerektiği üstü olursa hep (+) altı olursa da hep(-) çıkacağı ikazına rağmen uzun süre buna kulak tıkandı.

Yaklaşık 1 seneyi aşkın bir süre sonra Sağlık bakanlığı  ilgili birimlere bir yazıyla döngü sayısının bu rakamlara çekilmesini istedi  ki bundan sonra vaka sayısında ciddi düşüşler yaşandı.(Bu satırların yazarı da Sağlık Bakanına bunun düzeltilmesine ilişkin kanaat ve tavsiye yazmış idi. Nisan 2021) Bundan öncesinde de sonrasında da yanlış ( +) sebebiyle sağlam olduğu halde hastalık tedavisi gören ya da yanlış (-) lik sebebiyle sağlam muamelesi yapılan vakalar oldu. Tabiri caizse at izi it izine karıştı.

İlk olarak Çin’de ortaya çıkıp sonra Avrupa ve Amerika’ya yayılmakla beraber buralardaki vaka sayıları Çin’i fersah fersah geçti.İtalya, İspanya, İngiltere,  Almanya ..birbiriyle vaka/vefat sayılarında yarıştı.  

Hastalığın tedavisinde de kayda değer strateji değişiklikleri oldu. İlk zamanlar bir sıtma ilacı olan D-Hidroksi klorokin tedavide kullanıldı. DSÖ önce bunu faydasız gördü, sonra tedavi protokolüne aldı. Sağlık Bakanımız bununla öğündü. Ancak aradan aylar geçtikten sonra bakıldı ki hastalığa faydası yok kullananların karaciğerine zararı var tedaviden kaldırıldı.

İlk 3 ayda bir başka ilaç Favipiravir Çin’den geliyor ve az bulunur hint kumaşı gibi yatan hastalara İl Sağlık müdürlüğü onayıyla getiriliyor ve dağıtılıyordu. Sonra bazı gayretlerle Medipol Üniversitesi ve bir ilaç firması  işbirliğiyle yerlisi üretildi. Günde 8 tane ile başlanan bu ilacın metabolik etkileri hiçe sayıldı. Çünkü denize düşen yılana sarılırdı.

Uzun bir süre sonra bunun da  faydasız ve belki zararlı olduğu görülerek tedaviden bu da kaldırıldı. En azından ihtiyari hale geldi. Hastalar kullanıp kullanmamakta muhayyer bırakıldı. Mesela biz ailece hastalanıp karantinaya girdiğimiz 2021 Aralık ayında filyasyon ekibi kapımıza geldiğinde sorulmuş ve biz de kullanmayacağımızı belirtmiştik.

‘Filyasyon’ tabirini de bu hastalıkta duyar olmuştuk. Hastalık  teşhisi konan ve evde karantinaya alınan kişilerin evlerine kapılarına gidip takibat yapan ilçe sağlık müdürlüğü ekipleriydi bu kişiler. Bu süreçte ençok çalışan ve yorulanlar onlardı.

İlk önce 20 yaş altı,65 yaş üstü vatandaşların dışarı çıkmalarına yasak kondu. 2020 Nisan ayında hastalığın yayılmasını önlemek amacıyla sokağa çıkma kısıtlamaları uygulanmaya başlandı.Hafta sonu ve resmi bayram tatillerinde, iller karantinaya alındı  hasta olanların 65 yaş üstü olanların sokağa çıkışını engellemek için kolluk kuvvetleri  trafiği kesti.Ateşölçüldü,kimlik kontrolu yapıldı.Şehir dışına çıkan yollarda uzun araç kuyrukları oluştu.İstanbul’dan Adapazarı’na 6 saatte gidilebildi....

Sokağa rahatça çıkan görevi başında olması gereken sağlık ve asayiş görevlilerinden başka dükkanını işyerlerini açma izni market kasap manav (Ramazanda bunlara tatlıcı fırıncılar da eklendi) gibi işyerleriydi. Bundan başka üretim, imalat sektörü mensupları ilgili birimlerden ticaret ve sanayii odalarından izin ve yetki belgeleriyle çalışabilir sokağa çıkabilirdi. Giyim tekstil mağazaları kapandı.

Özellikle insanla yakın temas sağlayan ve hastalığın bulaşma bulaştırma ihtimali olan berberler kapandı (Bu arada ruhuna rahmet olsun bizim mahalle berberi de Ocak 2021’de bu hastalıktan vefat etti) Okullar yurtlar kapandı.İnternet üzerinden uzaktan eğitim başladı.Camiler kapatıldı. Nisan ayında başlayan Ramazan ayında teravih namazı dahil her vakit namaz evde kılınacaktı.Ülkemizde 10 hafta boyunca Cuma namazı kılınamadı, yerine öğlen namazı ikame edildi.

Garip manzara tüm dünyada hükümferma idi. Hac,umre kaldırılınca oluşan Kabe’nin yapayalnız görüntüleri yüreğimizi burkuyordu. İnsanlık tarihi boyunca tavafın hiç eksik olmadığı Kabe şimdi kapalıydı. Uluslararası nakliye vasıtaları uçaklar, gemiler faaliyetleri azalınca tedarik zinciri bozulmaya başladı bazı maddelerin bulunması zorlaştı fiyatlar pahalandı.Kapanmaların Trafiğin azalması;  hayatın yavaşlamasının faydalı tarafı dagörüldü. Salınan Karbon gazı emisyonunun azalmasından dolayı çevre ve hava temizliği bakımından olumlu tesirleri oldu.

Hastalık genellikle solunum sistemini tuttuğu için “ hastalarda nefes darlığı ileri vakalarda yoğun bakımlarda tedavi ve hatta entübe edilmek gibi durumlar” söyleniyordu. Sağlık Bakanının her Allah’ın günü televizyonlarda günlük şu kadar vaka bu kadar vefat sayısı açıklamaları toplumda tam bir korku havası pompalanmasına yol açtı. “Sokağa çıkma, evde kalma” durumundan ötürü Hayat Eve Sığar (HES) adı altında bir uygulama (aplikasyon) cep telefonlarına yüklendi ve herkese bir hes kodu verildi.. TC kimlik/vatandaşlık numarasına benzer nurtopu gibi bir de HES kodumuz olmuştu.Kimisi kendisinin takibatı=fişlenmesi şeklinde yorumlamadan mütevellid kullanmaya pek istekli olmasa da hemen kemen her gidilen yerde HES kodu sorulmasıyla  kişinin hasta olup olmadığı kontrolünden dolayı, kulanılmak zorunda kalındı.HES kodu uygulaması 2022 yılı Nisan ayında tümüyle kaldırıldı.

Aslında halsizlik, eklem ağrıları gibi hastalık belirtileri gösteren birisi PCR testi (+) çıkmadıkça hastalık teşhisi konmuyor, karantinaya alınmıyor ve ortalıkta dolaşabiliyordu. Bir doktor arkadaşımız covid-19 hastalığına neredeyse özgü hale gelen bu üç harf kombinasyonu terimlerini şöyle betimlemişti; Tanı koyduran: PCR , hastalığın yayıldığı yer: PRC (Çin) hastalıkta yükselir: CRP; en sonda yapılır CPR (kardiyopulmuner resüsitasyon=ölüm aşamasına gelen hastaya yapılan canlandırma müdahelesi)

Uzmanlar önce “maske korumaz” dedi. Sonra ise kullanılması zorunlu ve maskesiz çıkmak yasak oldu. Maskeden maada üstüne siperlikle bile dolaşıldı. Maskeler de çeşit çeşitti.  Ameliyatlarda cerrahların kullandığı cerrahi maskelerden başka sanayide kullanılan ve N95 adı verilen geçirgenliği % 95 önleyen toz maskeleri de revaç buldu. Bu süreçte maskelerin tipini de öğrenmeyen kalmadı. Sorunun önlemi maske+mesafe+hijyen(Temizlik) olarak formülize edilerek TMM olarak kısaltıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu “Tamam” olarak telaffuz etti.

Elhak el temizliği (yıkama ve/ veya dezenfekte etme) önemliydi. Virüs bulaşmış pekçok yere temas eden ellerimizi yüzümüze gözümüze sürdüğümüzde hastalık kapabilirdik. Özellikle hastalığın en çok bulaşma yolu bu şekilde kirlenmiş eller vasıtasıyla veya öksürük, aksırık gibi yollarla virüs saçan insanlara yakın mesafede bulunmakla doğal giriş yolu olan burun deliklerimizden olmaktaydı. Bunun için ellerimizi sık sabunla yıkamak ve ağız burun temizliği yapmak öneliyici olmak bakımından çok değerliydi. Bu da bir Müslüman alışkanlığı abdesti akıllara getirdi. El sıkışma, musahafalaşma alışkanlıkları askıya alındı. Bunun yerine yumruk tokuşturma dirsek temas ettirme gibi yeni adetler ortaya çıktı.

Dezenfektan kullanımında aşırıya gitme bazılarında özellikle  hassas ciltli olanlarda cilt problemlerine yol açtı. Cildiyecilere iş çıktı. 

Cerrahpaşa tıp fakültesinde mütehassıslar Van gölünün sodalı suyundan ‘Nasovan’ adını verdikleri burun damlası/ spreyi ile hastalığa koruyucu ilaç geliştirdiler. Dezenfektan yerine de geçen  kolonyalar ilk zamanlar yok sattı, fiyatları tavan yaptı.

Enfeksiyon hastalıklarında kişisel bağışıklık  önemli.Viral hastalıkların da özelliği gereği  virüslerin mutasyon (evrim) geçirmesiyle hastalık zayıflar ve sıradanlaşır. Bu hastalığın da dalga dalga artıp azalma göstermesi bundan dolayıdır ve beklenen bir süreçtir.

Zaman içersinde hastalığa karşı aşı geliştirme çalışmaları hız kazandı.Bu konuda da eleştiriler getirildi. Doğal yönden zayıflama sürecine giren virüsün aşıya karşı mutasyon geçirerek daha azgınlaştığı ileri sürüldü. En tehlikeli dalgalara sebep olan delta varyantı,omicron varyantının aşıların yaygınlaşmasıyla ortaya çıkması manidar bulundu.

Klasik aşılamada etkenin zayıflatılmış bir numunesinin vücuda verilmesiyle bağışıklık sisteminin faaliyete geçmesi hedeflenir. Bu hastalıkta ilk kez mRna sentezi üzerinden aşı uygulaması denendi. Önce “1 doz yeter” denildi. Sonra 2 oldu, sonra da özellikle bazı hastalar için 3.cü,4.cü dozlar devam etti.Bu yeni mekanizmanın normal vücut hücrelerine olası yan etkileri konuşuldu. Bazı aşılı kişilerde ortaya çıkan kalp krizi,inme..gibi vakaların sebebinin bu mRNA aşısı olduğu ileri sürüldü. Bir gün tüm bu iddialar önyargısız araştırılırsa gerçek ortaya çıkaracaktır.

‘Kademeli normalleşme’de camiler  açıldı. İlk zamanlar namazlar mesafeli kılındı. Camilerde saflar arasında 1,5 metre olacak şekilde işaretlenerek düzenlendi. İkinci sene 2021 Ramazan’ında yatsı namazı diğer vakitler gibi camilerde bu şekilde kılınmakla beraber teravihler evlerde kılındı. Diyanetin bu kararında kalabalığın temas süresini azaltmak murad edilmişti. Böylelikle teravih namazını tekrar camilerde kılmak 2 sene aradan sonra kısmet oldu.

23 Nisan 2022’de Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan bir tamim (=genelge) ile artık hastahanelerde Covid-19 tedavisi sağlık hizmetleri fiyatlandırma komisyonu tarafından hizmet başı işlem ve tanıya dayalı işlem listesinden çıkarıldı. Hastalığa muhatap olanların karantina süresi iki haftadan bir haftaya ve beş güne düşürüldü. HES uygulaması tamamen kaldırıldı..

Bununla Coronavirüs ayrımı kaldırılmış oldu.Bu karar aslında hastalığın pandemi olmaktan çıktığının ilanıydı. Bilim kurulu toplantıları da önce ertelendi sonra son maske kararıyla o da tarihe karıştı.

İlk safhada maskenin toplu taşıma ve hastahaneler hariç takmaya gerek kalmadığı bildirildi. Ramazan Bayramı sonrası Mayıs ayı sonlarına doğru 3 gün üst üste ülkedeki günlük toplam vaka sayısı 1000 in altına düşünce o da kaldırıldı.

Salgının özellkle ilk zamanlarında Batılı ülkelerin birbirlerinin tıbbi malzemelerine elkoymaları da manidardı. Hastalığın başlarında ülkeler en basit tıbbi maske gibi malzemelerden yana hazırlıksız ve yetersiz yakalanınca çareyi kendi sınırlarından geçen havaalanlarına gelen uçaklarda bulunan tıbbi malzemeleri kendilerine alıkoymakta buldular.Mesela İtalya, İspanya ve Fransa’nın,Fransa, İngiltere’nin maske,dezenfektan ..vs  sarf malzemelerini ticari hukuku, ahlakı hiçe sayarak çalmış oldular.

Yine İspanya’dan, İtalya’dan risk grubu olan yaşlı ve kronik hastalığı olanlardan ölüm sayıları arttıkça bu grup  insanların barındığı huzurevlerinde çalışan personelin buraları terkettiği ve kalanların öldüğü,ölü bulunduğu haberleri geldi. Belki de batı medeniyetinde çalışamayan ve bakıma muhtaç bir şekilde ekonomiye yük olarak görülen bu  insanların azalmasından pek de üzüntü duyulmuyordu.

Sayılar:

2,5 senelik bir pandeminin ardından ülkemizde hasta olan kişi sayısı 15,2 milyon, vefat sayısı ise yaklaşık 99 bin civarındadır. Dünyada ise hasta sayısı 552 milyonu vefat sayısı ise 6,34 milyonu geçmiş durumdadır.

Bu rakamların en fazla olduğu ülkelerde ise durum şöyledir:

ABD : 85,1 /1,02 milyon

Hindistan: 43,6 milyon/ 525 bin

Brezilya : 32,7 mn/ 673 bin

İspanya :  30,9 mn / 147 bin

Almanya:  28,8 mn /142 bin

Temmuz  ayının ilk haftasında vaka sayısının günlük binin altına düştüğü ülkemizde  vaka sayısının tekrar üç binler civarına çıkması ile “bir telaş sözkonusu olmalı mı?” sorusu gündeme gelse de hastalığın virülansının (etkinliği,hastalık şiddeti ve ölümcül olma ihtimali) azaldığı ve mevsimsel bir grip hastalığı halini aldığı en yetkili ağızlarca açıklanmış durumdadır.